Sözlük
İngilizce - Türkçe
Set
sɛt
Son Derece Yaygın
700 - 800
700 - 800
Kelime sıklığı ve önem indeksi, bir kelimenin belirli bir dilde ne sıklıkta göründüğünü gösterir. Sayı ne kadar küçükse, kelime o kadar sık kullanılır. En sık kullanılan kelimeler genellikle 1 ile 4000 arasındadır. Bu önem indeksi, dil öğrenme süreciniz sırasında en faydalı kelimelere odaklanmanıza yardımcı olur.
Kelime sıklığı ve önem indeksi, bir kelimenin belirli bir dilde ne sıklıkta göründüğünü gösterir. Sayı ne kadar küçükse, kelime o kadar sık kullanılır. En sık kullanılan kelimeler genellikle 1 ile 4000 arasındadır. Bu önem indeksi, dil öğrenme süreciniz sırasında en faydalı kelimelere odaklanmanıza yardımcı olur.
set (takım, grup), set (kurmak, ayarlamak), set (belirlemek, tayin etmek), set (yerleştirmek, oturtmak), set (dizi, sahne), set (matematiksel küme)
word] anlamları Türkçe
set (takım, grup)
Örnek:
I bought a new set of dishes.
Yeni bir yemek takımı aldım.
She has a complete set of encyclopedias.
Onun tam bir ansiklopedik takımı var.
Kullanım: formalBağlam: Used to refer to a collection of items that are grouped together.
Not: This meaning often appears in contexts related to household items, collections, or groups of objects.
set (kurmak, ayarlamak)
Örnek:
Please set the table for dinner.
Lütfen akşam yemeği için masayı kur.
He set the alarm for 7 AM.
Alarmı sabah 7'ye kurdu.
Kullanım: informalBağlam: Used for arranging or preparing something.
Not: Commonly used in daily conversations related to preparation and arrangements.
set (belirlemek, tayin etmek)
Örnek:
The teacher set the deadline for the assignment.
Öğretmen, ödev için son tarihi belirledi.
They set the rules for the game.
Oyunun kurallarını belirlediler.
Kullanım: formalBağlam: Used in contexts where rules, standards, or limits are established.
Not: Often used in academic or professional settings.
set (yerleştirmek, oturtmak)
Örnek:
She set the book on the shelf.
Kitabı rafın üzerine yerleştirdi.
He set his cup down gently.
Bardaklarını nazikçe yere koydu.
Kullanım: informalBağlam: Used when placing something in a specific location.
Not: This meaning emphasizes the action of placing an item carefully.
set (dizi, sahne)
Örnek:
The movie was filmed on a beautiful set.
Film, güzel bir set üzerinde çekildi.
They designed a new set for the theater play.
Tiyatro oyunu için yeni bir sahne tasarladılar.
Kullanım: formalBağlam: Used in the context of film, theater, or television.
Not: Refers to the physical environment or backdrop used in performances or recordings.
set (matematiksel küme)
Örnek:
In mathematics, a set is a collection of distinct objects.
Matematikte, bir küme farklı nesnelerin bir koleksiyonudur.
The set of all even numbers is infinite.
Tüm çift sayıların kümesi sonsuzdur.
Kullanım: formalBağlam: Used in mathematical contexts.
Not: This term is specific to mathematics and refers to collections of elements.
Set eşanlamlıları
put
To place something in a particular position or location.
Örnek: She put the book on the table.
Not: Similar to 'set' in terms of action, but 'put' emphasizes the act of placing something in a specific position.
establish
To create or set up something that will last or be recognized.
Örnek: The company aims to establish a strong presence in the market.
Not: More formal and implies a sense of permanence compared to 'set.'
arrange
To organize or place things in a particular order or pattern.
Örnek: She arranged the flowers in a vase.
Not: Focuses on organizing items in a specific way or order.
fix
To repair, mend, or make something firm or stable.
Örnek: He fixed the broken chair.
Not: Emphasizes the act of repairing or making something stable or secure.
appoint
To assign a job or role to someone.
Örnek: They appointed her as the new manager.
Not: Specifically refers to assigning a position or role to someone.
Set ifadeleri, yaygın kullanılan ifadeler
Set the table
To arrange plates, utensils, and glasses on a table before a meal.
Örnek: Could you please set the table for dinner?
Not: The word 'set' here means arranging objects in a particular way.
Set the record straight
To provide accurate information or correct misunderstandings.
Örnek: I need to set the record straight about what really happened.
Not: The phrase uses 'set' in a figurative sense to mean establishing the truth.
Set in stone
Something that is fixed and cannot be changed easily.
Örnek: The plans are not set in stone yet, so changes can still be made.
Not: This idiom suggests permanence or rigidity, unlike the flexibility of the word 'set'.
Set the stage
To prepare a situation or environment for something to happen.
Örnek: The opening act really set the stage for an unforgettable performance.
Not: In this context, 'set' implies creating a favorable or appropriate setting.
Set the tone
To establish a particular mood or attitude for a situation.
Örnek: Her welcoming speech set a positive tone for the meeting.
Not: Using 'set' here conveys the idea of influencing the atmosphere or ambiance.
Set a precedent
To establish a standard or example for others to follow.
Örnek: The court's decision will set a precedent for future cases of a similar nature.
Not: The phrase 'set a precedent' implies creating a model or guideline.
Set the bar
To establish a high standard or expectation for others to meet or surpass.
Örnek: Their innovative design really set the bar high for competitors.
Not: This idiom uses 'set' to indicate establishing a benchmark or measure of comparison.
Set off
To cause something to start, especially suddenly.
Örnek: The loud noise set off car alarms in the neighborhood.
Not: In this context, 'set off' means triggering or initiating an action.
Settle down
To relax or make oneself comfortable in a quiet way.
Örnek: After a long day, it's nice to settle down with a good book.
Not: The phrase 'settle down' suggests calming oneself or finding a state of rest.
Set günlük (argo) ifadeleri
All set
Means fully prepared or ready for something.
Örnek: Are you ready to go? - Yes, I'm all set.
Not: The slang term implies being ready or prepared, while 'set' alone doesn't emphasize preparedness in this context.
Settle up
To pay a debt or bill, often after a shared expense.
Örnek: Let's settle up the bill before we leave.
Not: The slang term specifically refers to resolving financial matters, unlike the general meaning of 'set'.
Set the record
To provide correct information or clarify a situation.
Örnek: He set the record straight about what happened that night.
Not: This term is a more casual way of saying 'set the record straight'.
Set - Örnekler
Set the table for dinner.
Akşam yemeği için masayı kur.
I bought a set of new dishes.
Yeni tabaklardan bir set aldım.
The teacher gave us a set of math problems to solve.
Öğretmen bize çözmemiz için bir set matematik problemi verdi.
Set dilbilgisi
Set - Fiil (Verb) / Fiil, temel form (Verb, base form)
Sözcük tabanı: set
Çekimler
Sıfat (Adjective): set
İsim, çoğul (Noun, plural): sets, set
İsim, tekil veya kütle (Noun, singular or mass): set
Fiil, geçmiş zaman (Verb, past tense): set
Fiil, geçmiş zaman ortacı (Verb, past participle): set
Fiil, ulaç veya şimdiki zaman ortacı (Verb, gerund or present participle): setting
Fiil, 3. tekil şahıs şimdiki zaman (Verb, 3rd person singular present): sets
Fiil, temel form (Verb, base form): set
Fiil, 3. tekil şahıs olmayan şimdiki zaman (Verb, non-3rd person singular present): set
Hece, Ayrıştırma ve Vurgu
set 1 hece içerir: set
Fonetik yazı: ˈset
set , ˈset (Kırmızı hece vurguludur)
Set - Önem ve kullanım sıklığı
Kelime sıklığı ve önem indeksi, bir kelimenin belirli bir dilde ne sıklıkta göründüğünü gösterir. Sayı ne kadar küçükse, kelime o kadar sık kullanılır. En sık kullanılan kelimeler genellikle 1 ile 4000 arasındadır.
set: 700 - 800 (Son Derece Yaygın).
Bu önem indeksi, dil öğrenme süreciniz sırasında en faydalı kelimelere odaklanmanıza yardımcı olur.