Sözlük
İngilizce - Türkçe
Air
Hava, hava durumu, havalandırma, gökyüzü (atmosfer anlamında), hava (bir şeyin havası), havalandırmak (fiil)
Son Derece Yaygın
500 - 600
Hug
Sarılarak kucaklamak, kucaklama, sıkı sıkı sarılmak, kucaklama hareketi
Son Derece Yaygın
500 - 600
Someone
Biri, birisi, bir adam/bir kadın, bir takım insanlar, birisi (belirsiz bir kişi)
Son Derece Yaygın
500 - 600
Tax
Vergi, vergilendirme, vergi yükü, vergi dairesi, vergi indirimleri, vergi cennetleri
Son Derece Yaygın
500 - 600
Pound
Pound (a unit of weight), pound (currency), to pound (to hit or strike), to pound (to crush or grind), pound (a unit of pressure)
Son Derece Yaygın
500 - 600
Board
Tahta, yönetim kurulu, gemiye veya uçağa binmek, pansiyon, yurt, kapatmak, kaplamak
Son Derece Yaygın
500 - 600
Bear
Bear (hayvan), katlanmak, dayanmak, doğurmak, yavrulamak, üstlenmek, taşımak (yükümlülük)
Son Derece Yaygın
500 - 600
Join
Katılmak, birleştirmek, eklemek, bir araya gelmek, katılmak (bir olay veya aktivite)
Son Derece Yaygın
500 - 600